İsmini bir duvara yazmaya cesaretim olsaydı
Türkan Şoray yazardım
Bırakıp giderken beni, gücüm olsaydı
İzzet Günay olur, oturur ağlardım.
El değmemiş gecelerinde yazlık sinemaların
Neşe Karaböcek dinlemekti aslında seni sevmek.
Her şarkı yeni çıkardı
Bir film hikayesinden ipek kanatlarla
Emel sayın bakardı ara nağmesinden hayatın
Parayla alınıp satılamayan mahallede otururdu belgin Doruk
Nasıl sevileceğimizi gariban bir sabahın tenhasında
Yılmaz Köksal öğretti.
Ben seni özleyince her şey Ayhan Işık
Sen terkedip gidince her yerinle Fatma Girik
10 dakika ara verince geçerdi
Ömrümüzden Sadri Alışık.
Münir Özkul bakıyordu bütün fukara evlerine.
Akşamları gizlice yaşama sevincini koyup bir torbanın içinde
Ömerciklerin kapısına bırakıyordu sessizce
Sadece Filiz Akın ağlıyordu
Bir kadının ayakları suya değince.
Yine de ismini bir duvara yazmaya cesaretim olsaydı
Türkan Şoray yazardım.
Hem kadere kem kedere inanıyordu Kadir İnanır
Bütün mazlumlarıyla birlikte İstanbul'un
Bir dodge kamyonun üstünde Kadir Savun
Tutuyordu Anadolu yollarının çetelesini
En güzel Ediz Hun aşık oluyordu içimizde
İnsan sevince Cüneyt Arkın gibi
Kavga yakışıyordu hepimize
Hülya Kopçyiğit'i ise Kınalı Yapıncaında sakılıyorduk aılarımızı
Mazi en Danyal Topatan tarafıyla kanatırken kalbimizi
Portakallı gazoz içmek için
Erol Taş'ın kahvesinde bekliyorduk Sema Özcan'ı.
Balatlı Arif, Yılmaz Güney, Serdar Gökhan
Ve arka mahallesiyle bütün geçmişimizin
Yine de ismini bir duvara yazmaya