like a stone
kaya gibi
on a cobweb afternoon
bir örümcek ağı öğleninde
in a room full of emptiness
kocaman bir boşlukla dolu bir oda
by a freeway i confess
itiraf ettiğim bir karayolunda
i was lost in te pages
sayfalarında kaybolmuştum
of a book full of death
ölümle dolu bir kitabın
reading how well die alone
nasıl yalnız öleceğimizi okuyarak
if were good well lay to rest
eğer iyiysek dinlenmek üzere yatacağız
anywhere we want to go
nereye gitmek istersek orada
nakarat:
in your house i long to be
evinde hep istediğim yerde
room by room patiently
oda oda sabırsızca
ill wait for you there
beklerim seni orada
like a stone ill wait for you there
bir kaya gibi seni orada beklerim
alone
yapayalnız
on my deathbed i will pray
ölüm döşeğimde dua edeceğim
to the gods and thee angels
tanrıya ve üç meleğe
like a pagan to anyone
bir putperest gibi görünerek
who will take me to heaven
beni cennete alabilecekmiş gibi
to a place i recall
hatırladığım bir mekana
i was there so long ago
çok önceden oradaydım ben
the sky was bruised
gök çürüdü
the win was bled
galibiyet kanadı
and there you led me on
ve sen orada benimleydin
nakarat
and on i read
ve devam ettim okumaya
until the day was gone
gün bitene kadar
and i sat in regret
ve pişmanlıkla oturdum
of all the things ive done
yaptığım her şey için
for all that ive blessed
ve kutsadığım her şey için
and all that ive wronged
ve yanlış yaptığım her şey için
in dreams until my death
ölümüme kadar düşlerimde
i will wonder on
hayal kurmaya devam edeceğim