Gece yarılarına saklar çaresizliğini.
Bir şişe rakıyla bastırmaya, unutmaya, ertelemeye çalışır, Avutmaya çalışır kendini...
Erkekler de özler.
Her gün biraz daha eritir onu sana bir başkasının dokunma ihtimali.
Düşüncesi bile ruhunu daraltır, bir sigara yakar boşalmasın diye gözleri.
Dişlerini sıkar, yumruğunu sıkar.
Koşup sarılmak ister sana.
Saçlarının kokusunu içine çekip dudaklarını yapıştırmak alnına.
Belki milyon kez geçmiştir evinin önünden yüreği ağzında, bağırmak istemiştir.
Erkekler de korkar.
Kaçmaya çalışır kaburgalarını sızlatan acısından, belki seni unutabilmek adına sana hiç benzemeyen bir kadının koynunda bulur kendini. Körkütük sarhoş, körkütük âşıktır da kendini inandırmaya çalışır senden bir başkasıyla da devam edebileceğine.
Adını unutmak ister, gülüşünü, yürüyüşünü, rengini gözlerinin unutmak ister.
Unutmak, kurtulmak ister.
Erkekler de yanar.
Bir ses gelse senden, bir haber, bir merhaba...
Bir şey bulsa gururunu yenebileceği, bir şey olsa ister erkekliğini bir kenara bırakıp sana gelebileceği.
Erkekler de bekler.
Belki karşılaşırız diye senin gezdiğin yerlerde gezer. Seni arar gözleri sarmaş dolaş oturduğunuz yerlerde, saçları sana benzeyen bir kadın görse ceplerine saklar heyecandan titreyen ellerini.
Erkekler de sever.
Üşüyor musun, korkuyor musun, neredesin, kiminlesin, rahat mısın, mutlu musun?
Erkekler de merak eder.
Her gün biraz daha çöker başını dayadığın omuzları. Sakalları uzar, hayatı gibi dağılır saçları... Adımları yavaşlar, yüzü eğilir önüne, kaldırım taşlarına benzetir kendini.
Erkekler de yorulur.
Sahte gülümsemeler yamalar yüzüne,
Sen hiçbirini bilmezsin.
Kimse bilmez, bilsin de istemez!
Erkekler de ağlar.