La vie est brève,
un peu de rêve,
un peu d'amour
et puis bonjour!
La vie est vaine,
un peu de peine,
un peu d'espoir
et puis bonsoir!
Sofya'da hayat güzel geçiyordu.
Fransızcamı geliştirmiştim.
Ne de olsa davetli sürgün hayatı,
Diplomatik misyonların davetleri,
ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri.
Memleketim için ne gerekiyorsa,
buradan yapmaya çalışıyordum.
Arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım.
Zaman, bizim zamanımızı bekliyordu.
La vie est brève,
un peu de rêve,
un peu d'amour
et puis bonjour!
La vie est vaine,
un peu de peine,
un peu d'espoir
et puis bonsoir!
Bir gün, Sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde,
Birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi.
Garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı.
Köylü: "Bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor,
Bulgaristan benim…